24 Nisan 2020 Cuma

Uyuyan Ölüm - Bir Agatha Polisiyesi




Merhaba, Agatha Christie fanı iseniz eğer sizler de benim gibi süpper bir filmle geldim bu gün! Marple macerası izliyoruz, ah en sevdiğim! Yine enfes İngiltere manzaraları ile karşılaşmaya hazır olun efenim... Gwenda henüz nişanlı; evlilik hazırlıkları için nişanlısını Hindistan'da bırakır, İngiltere kırsalında yerleşebilecekleri bir ev aramaya başlar...





Nişanlısının şirketinde çalışan Bay Hugh eşlik edecektir kendisine. Gwendamızın içgüdüleri o derece yüksek ki adeta bir paratoner ile yarışır seviyede! =D Sizin de var mıdır fişek gibi önsezileriniz sayın okuyucu?


Derken Miss Marple görünür... Sıkı takipçileri bilirler ki Marple kasabanın iplik satan dükkanından bütün dedikoduları mıknatıs gibi çeker kendine.... Gwenda'nın taşınacağı evin garip, karanlık bir mazisi vardır ve tek tek kasabanın eski sakinlerini farkettirmeden sorguya çeker...




Gwenda'nın gözünde bu evle ilgili geçmişten hatıralar, hayaller canlanır, oysa o henüz taşınmıştır eve ee nedir peki bütün sırlı olayların perde arkası ey erenler hu deyin?




Söylentilere göre önceden kasabada tiyatro kurulurmuş, Helen -kendisi saçında sarı gül olan güzel aktris- pek güzel şarkı söylermiş... Ancak sonu pek kötü olmuş, ah talihsiz Helen...


Gwenda geçmişini eşelerken dayısı ile karşılaşırız, nöroloji meraklısı dayısının birtakım psişik problemleri vardır... Yo korkmayın katili, kurbanı söylemeyeceğim. Gugıla 'sleeping murder' yazarsanız seyir edebilirsiniz filmi... Aşağıya final sahnesini bırakıp kaçayım ben...





16 Nisan 2020 Perşembe

Hoşsohbet

Merhaba blogger! Size bir soru yöneltmek istiyorum dilerseniz yorumlarda veya ayrı bir post halinde sayfanızda cevaplayabilirsiniz... 

size edebiyatı sevdiren yazar?

kafka benimki. hiç unutmam, üniversite son sınıftayken (allahım altı yıl olmuş neredeyse!) kitapçı rafında kapağında siyah bir böcek resmi olan dönüşüm’ü gördüğüm ânı. elbette üniversitede iken de bolca okudum zaten eğitim fakültesi okuyanlar tayfasında idim. örneğin saatleri ayarlama enstitüsünü epey severek okuduğum hatırımda, ihsan oktay anar kitapları aynı şekilde ve agathalar, grangelar ve hatta javier marias’ın yarınki yüzün serisini dahi il kütüphanesinden ödünç alıp okuduğumu bilirim... ama hiçbiri beni kapağında o küçük böcek resmi olan kitap kadar etkilemedi! alışılagelenin dışında, bildiğimiz her şeyin dışında, sınırsız bir alan yaratıyordu kafka! büyülenmiştim sahiden... neden bilmem gelince aklıma anım sizlerle paylaşmak ve sizin de benzer ânlarınız var ise tanık olmak istedim, hoşça kalın.

15 Nisan 2020 Çarşamba

ordan burdan işte





'things we lost in the fire' filminin final sahnesinden bir resim yukarıdaki... öncesinde olanlar acı, dram filmi... müzikleri efsane...

bir de baba serisini tekrar izliyorum, 'z' hatta ailemle... ikinci film bitmek üzere, üçüncüye geçicez pek yakında...


kızıl ile kara bitmedi daha, pek sevdim ama... stendhal ile geç tanıştık belki, olsun... 



şu an çalan debussy şarkısını da ekleyip gideyim ben yavaş yavaş...


herkes iyidir umarım, bekliyorum yorumlara, sizler neler izliyorsunuz, neler yapıyorsunuz?