merabayn herkeşlere... inanılmaz di mi, aylardır yokum blogger'da... kariyerimde ufak değişiklikler oldu ve sanırım duygusal olarak bir karmaşa dönemecindeyim ama inanıyorum; inanıyorum ki bu zorluğu da atlatırsam her şey çok güzel olacak!!! yazdan beri çektiğim fotolar ve bi tıkla dinlediğim şarkılar sizlerle, öptüm.
şu aralar murakami okuyorum-sahilde kafka- blogdaşlar... ya siz, yorumlarda buluşalım... ;D;d
bolcana sergi gezdik hamdolsun... :))
vee son resim, ay hepsinin üzerine tıklayın anacım şarkı açılıyor!! hepsini dinlediyseniz dee yazın banaa hoş kalın...
yine fatoş’un yolu bir yökdil sınavı’çün ankara’ya düşmüş… hemen soluğu ankara resim ve heykel müzesi ile bitişiğindeki etnografya müzesinde almış diyecektim ki ondan evvel kısa bir sinema seyahati yapmak aklına gelince büyülüfener kızılay’da the whale izlemiş…
burası butik bir sinema.
film hakkında konuşacak olursak gözlerimi bir kez olsun ayırmadım perdeden. sürükleyiciliği bir yana, bana başroldeki kahramanın duygusu geçti, ‘o havayı soludum’ ki bu benim için en önemlisi. filmin konusu ise bu gezi postunda yer almayacak, puanım 8/10.
resim heykel’den…
halil dikmen(1906-1964) mermi taşıyanlar
abdülmecid efendi “haremde goethe”
osman hamdi bey’in “silah taciri”
şükriye dikmen (1918-2000) portre
zeki faik izer (1905-1988) çapraz ağaç dalları(ağaç)-1970
etnografya’dan…
hava mis gibiydi şansıma…
ertesi gün vaktim kısıtlı olduğundan yalnızca cermodern’e uğradım. ben kızılay’dan yürüyerek ulaştım.
leyla aslan/İzler 3-26 mart arası ziyarete açık. ipliklerden, tüllerden ilmek ilmek dokuduğu bir dünyası var sanatçının.
filmi hatırlayan oldu mu? :)
39. dyo resim ödülleri 21 şubat-15 nisan arası ziyaret edebilirsiniz. yaşar eğitim ve kültür vakfı tarafından 39’uncusu düzenlenen sergi ücretsiz ve herkese açık.
gittiğim yerden kitap alma hakkımı ankara için tabucchi’den yana kullandım. :)
işte böyle… esen kalın, siz ankaranın neresini seviyorsunuz en çok?
Hayat nasıl gidiyor? Hoş bizim fikrimiz önemli mi hayat için dostlar?
Amis'in ilk okuduğum kitabı oldu: Para. Kahramanımız John Self İngiltere ile ABD arasında geziniyor... Londra ve Manhattan, New York... Bir film işi için. Fielding Goodney ortağı, yirmi altı yaşında.
'Genel anlamıyla, para hakkında ne biliyorsun üstat?'
diye sordu. Çok az şey bildiğimi söyledim.
'Sana parayı anlatayım,' diye söze başladı. Sonra dalıp gitti; tutku dolu bir ustalık taşıyan sesiyle, paralel ve öncül yatırımlar, İtalyan bankacılık sistemi, likidite tercihi, terkip hatası, hiperenflasyon, işletme güvenirliliği sendromu, finans balonları ve panik dönemleri, finansal mimarinin ciddiyeti, 1929 Bunalımı, La Salle ve Wall Street'te yaşanan intihar vakaları ve birçok kavramı açıklamaya devam etti. '
Bir müddet sonra roman yazarı Amis de kurguya dahil oluyor...
'Tam o sırada karşıma hiç olmaması gereken biri, şu yazar Martin Amis oturdu. Önünde bir bardak şarap, bir sigara ve kağıt ciltli bir de kitap vardı. Kitap çok ciddi görünüyordu, yazar da öyleydi. Küçüktü, derli topluydu, saçları ise oldukça uzundu... '
... 'Hey,' dedim. 'Yazarken kafandan mı uyduruyorsun yoksa... Bilirsin işte, her şeyi olduğu gibi mi yazıyorsun?'
'Hiçbiri.'
'Odama dönünce masaya geçtim ve düşündüm. Parayla ilgili endişeler başka hiçbir şeye benzemiyor. Eğer on bin doların varsa bu, beş bin dolarlık borcun iki misli, yirmi bin dolarlık borcun da yarısı kadar endişeye neden olur. On bin dolarlık borcunun olması da yirmi üç bin üç yüz otuz üç dolarlık borcun üçte yedisi kadar endişeye sebep olur. Eğer on bin dolar borcun ve on bin dolar da alacağın varsa bütün endişelerin ortadan kalkar. Halbuki aynı şeyi hile ve yolsuzluk gibi endişeler için söylemeyiz. '
...
'Mesela kötü para, iyi parayı kovar. Gresham Kanunu. Bozuk paraların üzerindeki hükümdar kabartmaları, yönetenlerin uydurduğu bir ego tatminidir. İmparator Caligula öldükten sonra o tiksindirici mirasını ortadan kaldırmak için bütün metal paralar eritildi. Eskiden insanlar tütün, içki ve elbette kadın ya da savaşacak silah almak için para yerine et kullanırmış. Benim piyasa anlayışıma çok uygun. Geçmişte yaşasaydım daha mutlu olurdum. Bana parayla ödeme yapmana gerek kalmazdı. Diğer her şey, yani kötü para, benim için geçer akçe olurdu. Para benim içimde garip, endişe dolu bir duygu uyandırıyor.'
Spoiler vermek adetim değil biliyorsunuz. Devamından bahsetmeyeceğim. Ufak bir kıvılcım dahi çakabildiysem ne mutlu zihinlerde. Yeni senenin ilk yazısı olmuş oldu... Özlemle. Esen kalın.