20 Ekim 2019 Pazar

Marakeş’te Sesler


Ekmek Seçimi

“Bazen  aralarında genç bir kadın ilişiyordu gözüme; satışa sunduğu ekmekler kadına göre fazlasıyla yuvarlak bir izlenim uyandırıyordu, sanki asla onun kendi yaptığı ekmekler değildi bunlar, bakışları da bir başka türlüydü. Genç olsun, yaşlı olsun, kadınlardan hiçbirinin elinin uzun süre boş durduğu yoktu. Zaman zaman içlerinden biri sepet üzerinden bir somunu sağ eliyle alıyor, hafifçe havaya atıp tutuyor, teraziye vurur gibi biraz elinde indirip kaldırıyor, işitilebilir bir sesle birkaç kez sevecen pat pat vuruyor üzerine, bu okşamaların ardından onu yine öteki ekmeklerin yanına bırakıyordu. Bu yoldan somunun kendisi, tazeliği, ağırlığı, rayihası kendi kendini satışa sunuyordu. Bu ekmeklerde üryan ve baştan çıkarıcı bir şeyler saklıydı. Gözlerinden başka bir yeri seçilmeyen kadınların boş durmayan elleri, o özelliği kendilerinden ekmeklere aktarıyordu. “Al senin olsun! Benim elimdeydi, al senin elinde dursun!” 

Bu kitabı Kâmuran Şipal için aldım.. İlk defa yazara değil de ( elbette Canetti de seçimimde etkili oldu :) çevirmene bakıp okuma seçimimi yaptım, bir de Rilke aldım Şipal çevirisi*. Türkçesine diyecek lafım yok, ayrıca Canetti kalemini çok sevdiğimi de söyleyeyim, yazarın diğer kitaplarını da okuma kararı almış bulunmaktayım.

Marakeş’te Sesler; anladığınız üzere yazarın Marakeş izlenimlerini aktarıyor ama gezi kitabı gibi değil; Müslüman ve Arap (ki yine parantez açayım, yahudiler de var bolca) bir coğrafyayı batılı birinden dinler gibi, iki ayrı dünyayı karşılaştırarak, bazen de iğneleyerek, en önemlisi büyük bir merak duygusu eşliğinde aktarıyor bizlere, tavsiye ederim ve umarım yolum düşer bir gün oralara...

*bkz; bir kaç post öncesi


4 yorum:

  1. Kitabı okumadım ama elime geçse mutlaka satın alacağım bir kitapmış. Fas'ı gördüm. Rabat, Kasablanka, Tanger, Cebelitarık Boğazı boyunca Tetuan'a kadar gitmiştim bir iş seyahati nedeniyle. Ne yazık ki en görülesi yerlerinden biri olan Marakeş'i görmek nasip olmamıştı. Eğer olur da yolunuz oralara düşerse Kasablanka'da Atlas Okyanusu kıyısında nefis bir yöresel restoran var, kaçırmayın derim.:) Hem yemek, hem kültür hem de müzik olarak Osmanlı dönemini yaşamış kadar olursunuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler öneri için, ‘Kasablanka’da fatoş’ pek iç gıdıklayıcı oldu di mi? Belki bir gün...

      Sil
  2. Yabancı birinin gözüyle farklı coğrafyaları seyretmek daha etkili sanırım, neyse onu kaleme alıyorlar genelde

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle.. En ufak ayrıntısına kadar hem de, benim en çok dikkatimi çeken de yazarın yabancı olduğu coğrafyaya büyük bir coşkunlukla, merakla yaklaşması..

      Sil

geziyoruz tozuyoruz

 bayram'da kısa da olsa mahşeri  istanbul kalabalığına karıştım.. lale mevsiminde gitmeyi çok istiyordum, emirgan korusunda idim bayramı...