28 Ekim 2022 Cuma

Mary Shelley- Frankenstein ya da Modern Prometheus

 Herkese selam. Çok güzel bir kitap okudum, hayran kaldım, gizliden kıskandım yazarı filan, ahahaha...

 Uğrayamasam da  sizlere -çünkü iş yüküm arttı bir miktar... Bir şekilde bulup okuyorum ne de olsa, fazla uzatmadan alıntılara geçiyorum...


Zira ruha düşünsel gözünü odaklayabileceği bir nokta veren istikrarlı bir amaç kadar zihni sakinleştiren bir şey yoktur. Daha erken yaşımdan beri en sevdiğim hayalimdi bu yolculuk. Kutbu çevreleyen denizlerden Kuzey Pasifik Okyanusu'na varmak amacıyla yapılan pek çok seyahatin hikayesini büyük heyecanla okudum.
.
.
Bence de arkadaşlık sadece arzulanır bir şey değil, aynı zamanda gerçekleşmesi mümkün bir edinim. Bir zamanlar bir dostum vardı ve çok asil bir insandı. Dolayısıyla, dostluğa dair bir yargıda bulunmaya kendimde hak görüyorum. Senin umudun var ve dünya önünde serili; çaresizliğe kapılmak için bir nedenin yok. Bense her şeyi kaybettim ve hayata yeniden başlayamam.

                                                               Görsel: Selin Arısoy

Hayatın sebeplerini araştırmak için, önce ölümden medet ummalıydık. 
.
.

Unutmayın, size bir delinin tasavvurunu anlatmıyorum. Şu anda doğruluğunu onayladığım şeyden daha kesin bir şekilde parlamıyor güneş göklerde. 
.
.

Hayatın farklı rastlantıları bile insan doğasına ait hisler kadar kararsız değildir. 



Sevgili rençberlerimin kusursuz suretlerine, zarafet ve güzelliklerine, narin hatlarına hayrandım. Ama berrak bir su birikintisine baktığımda ne kadar dehşete düşmüştüm! Başta, aynada yansıyanın gerçekten de ben olduğuna inanamayarak irkildim! Gerçekten de bir canavar olduğuma tastamam ikna olunca, çok acı bir umutsuzluk ve utanç girdabında boğulur gibi oldum. Heyhat! Bu sefil biçimsizliğin ölümcül etkilerini o zaman tam olarak bilmiyordum.
.
.

Elveda Walton! Mutluluğu sükûnette arayın. Ve hırstan kaçının. Yalnızca görüntüde masum, bilimde ve keşiflerde sivrilme hırsından bile. Peki bunu neden mi söylüyorum? Benim umutlarım boşa çıkmış olsa da bir başkası başarılı olabilir diye.



21 Eylül 2022 Çarşamba

Dorian Gray’in Portresi

 Güzelliğe dair bir ağıt…



"Ah sevgili Basil, işte tam da bu yüzden hissedebiliyorum. İnançlı kişiler aşkın sadece önemsiz yanını bilirler. Asıl inançsız olanlar aşkın trajedilerini bilirler."

Lord Henry Wotton, Basil Hallward ve Dorian Gray…Kitaba dair iki lakırdı edemeden geçemedim. Bu arada ben 29 oldum, beş ağustosta lakin bu defa yazı giremedim. Neden böyleyim ? 


“Evet bay Gray, tanrılar size iyi davranmış. Ama tanrılar verdiklerini hızla geri de alırlar. Gerçek anlamda kusursuzca ve doyasıya yaşamak için sadece birkaç seneniz var.”

“Güzelliğini yitirmeyen her şeyi kıskanıyorum. Yaptığın portremi kıskanıyorum. Neden benim yitirmem gereken şeyi o muhafaza edebiliyor? Aradan geçen her saniye benden bir şey alıp ona veriyor. Ah, keşke aksi olsaydı! Keşke portre değil de ben her zaman olduğum gibi kalabilsem! Bu portreyi neden yaptın? Günün birinde benimle alay edecek o.... Benimle çok kötü alay edecek”

“İyi kararlar bilimsel yasalara müdahale etmeye dair boş girişimlerdir. Bunlar saf sığlıktan kaynaklanır. Sonuçları da kesinlikle sıfırdır. Zaman zaman bize zayıf kişilere çekici gözüken şu yoğun, saf duygulardan bazılarını hissettirirler. Bunlar için söylenebilecek tek şey budur. Erkeklerin hesapları olmadığında bir bankadan bozdurdukları çekler gibidirler.”

“Evet, Lord Henry'nin iddia ettiği gibi hayatı yeniden yaratacak ve bunu günümüzde o tuhaf dirilişini yaşayan yersiz tutuculuktan kurtaracak bir Hedonizm peyda olacaktı. Bu akım akla hizmet edecekti etmesine ama tutkuyla yaşanan herhangi bir deneyim biçiminin feda edilmesini öngören hiçbir teoriyi ya da sistemi kabul etmeyecekti. Amacı gerçekten de ister acı ister tatlı olsun, deneyimin meyveleri değil, onun ta kendisi olacaktı. Duyuları öldüren çilecilik ve bunları körelten sert ahlaksızlık gibi amacı bir şey bilmemekti. Insanlara sadece kendilerini hayatın kısacık anlarına odaklanmalarını öğretecekti, çünkü hayatın kendisi de zaten kısacık bir andı”

"O peygambere sanatın bir ruhu olduğunu ama insanın ruhu olmadığını söylemeyi düşündüm. Ama beni anlamazdı herhâlde."




22 Temmuz 2022 Cuma

bir -ara- istanbul

 

                                                        

merhaba güzel kuşlar? neden olmasın ayol, her birimiz güzelcene kuş değil miyiz oysa, yoksa ?

ay ahah, ne diyo bu kız yine demeyin, susuyorum. bi istanbul arası verdim geçen. hadi neler yapmışım bakalım, ay bu arada ben size bi şarkı hazırlayım öyle devam edin okumaya can kuşlar!


nihayet, kadıköy moda'da bulunan barış manço müzesine gittim. blogu takip edenler bilir, nedense fırsat bulamamış idim hiç... 


şimdi ben size nette bolca bulacağınız fotolar atmak istemiyorum, yalnız dikkatimi çeken bir tablo ile yetinelim isterim:


barış abi ile ilgili her şeyi; efsane çizmeleri, gümüş takıları, kocaman yüzükleri, kıyafetleri vs. görebiliyorsunuz, çok duygulandım... 

sonra ssm'ye geçtim sarıyer'e çünkü salı günü müzeye giriş ücretsizdi, he he. hockney ve abdülmecid efendi sergileri vardı. 




biraz alışveriş yaptım müzeden, bi de kahve içtim ve günü tamamladım.


ertesi sabah yky'de idim. dört kitap alana biri bedava ve güzel de bir indirimi yakalayımca fırsattan istifade zulaladım bir miktar daha...

pera'ya geçtim. ve şimdi iyi haberler! sergisini gezdim. 


fotoğraf ilgimi çekti. detay kısmı, dennis hopper andy warhol ve fabrika üyeleri, 1963.





adalar eksik  olur mu hiç efenim, bir de kınalı yaptım öğle sonrası...


evet. bi'şarkı daha, hımmm?


ve son gün... balat-fener civarlarında turladım biraz sonra sirkeci... hediyeler, alışverişler, gülüşmeler, şakalar... 




istanbul gez gez bitmez malumunuz. ben bu şehre aşığım. kozmopolitliğine, kültürüne, havasına suyuna... tekrar görüşmek üzere el salladım sana koca şehir... esen kalınız...

son bir şarkı?

25 Mart 2022 Cuma

dondum dolandim varamadim o yare!


Merhaba herkese. Yahu ben hepinizin bloglarını okuyorum amma bloggerda mı sorun var anlayan beri gelsin. Hiçbir posta yorum yapamıyorum…

Neyse efenim. Geçen Cumartesi İstanbul’a gittim. Mazeretim vardı fakat iki müze gezdik bu vesile ile. Laf salatası yapmayım. Ara Güler Müzesi’ni gezdim. Giriş ücretsiz. Mekan Bomonti’de meraklısı için…




2018 yılında açılmış müze. Müze’de Güler’in fotoğraflarıyla birlikte notları, kişisel eşyaları da bulunuyor…




20 Şubat 2022 Pazar

Bu Işıltılı Hayatı Ben Seçmedim

 


eee. daha daha nasılsınız ey blogger alemi? yine yoktum bayaadır. muz kabuğunun bir anlamı yok yahu, öylesine, içimden geldi... =) 
bi'alıntı bi de beethoven bırakıp kaçacağım. uzun uzun yazmayı özledim... hepinizi öpüyoree!

 "bundan on beş yıl önce (belki biraz daha fazla) nereden bilmiyorum, geç saatte eve dönüyordum. rennes sokağı boştu. saint-germain'den gelirken, four sokağını geçtim. şemsiyem açıktı ve o sırada yağmurun yağmadığını zannediyordum. (içmemiştim, bundan eminim) şemsiyem gerekmediği halde açıktı.(ileride bahsedeceğim durumun  dışında) o zamanlar çok genç, dağınık ve boş esrikliklerle doluydum: yersiz, başdöndürücü ama çoktan kaygılar ve sertliklerle dolu ve acı çektirici bir fikirler halkası dönüyordu... aklın bu batışında, korku, düşkünlük, gevşeklik, kötü niyetler hepsi yerlerini bulmuşlardı: biraz ileride şenlik başlıyordu. doğrusu bu rahatlık ve aynı zamanda karşıtlıklarla dolu "olanaksız" kafamın içinde patladılar. gülüşlerle yıldızlanan bir alan karşımda karanlık uçurumunu oluşturdu. four sokağını geçişte, birdenbire bu yokluğun içinde bilinmez oldum... beni hapseden bu gri duvarların varlığını reddediyordum, kendimi bir çeşit esrimenin içine attım. olağanüstü bir şekilde gülüyordum: kafama inen şemsiye beni örtüyordu (kendimi bu siyah kefenle bilerek örttüm). belki hiçbir zaman gülünemediği gibi gülüyordum, sanki ölmüşüm gibi her şey ve saf özü açığa çıkmış olarak açılıyordu.
 sokağın ortasında, taşkınlığımı bir şemsiyenin altında gizlerken durup durmadığımı bilmiyorum. belki zıpladım (kuşkusuz aldatıcıydı): çırpınarak aydınlanmıştım, koşarken gülüyordum, hayal kuruyordum."

bataille, iç deneyim


25 Ocak 2022 Salı

Judex - 1963

 

YÖNETMEN: GEORGES FRANJU

Öncelikle ben filmi sevgili Levent Cantek’in blogunda gördüm, kendisine buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Film, oldukça varlıklı bir bankacı olduğunu anlaşılan Favraux'un, yıllar evvel işinden ettiği Judex tarafından aldığı tehdit mektubu ile başlıyor:

'Bay Favraux, servetinizin yarısını kurbanlarınıza vererek günahlarınızın bedelini ödemenizi emrediyorum. Buna razı olmak için yarın akşam saat altıya kadar vaktiniz var.'

Bu arada 'Judex', latincede yargıç anlamına geliyor... Hemen ardından biri daha evine kadar gelip hesap soruyor bankacıya; Pierre Kerjean... Yaşlı Pierre, bankacı için zamanında -yine onun tarafından verilen birtakım vaatler (ailesinin destekleneceği gibi) karşılığında- hapse giren ve şimdilerde uzun süredir kayıp olan oğlunu arayan eski bir komplocu.

Ve Judex şahin maskesi ile (rolde Amerikalı bir sihirbaz olan Channing Pollock) bankacının dul kızı Jacqueline'in nişan törenine katılır; işte o sahne:


Söylemeden geçmeyelim, yönetmen tarafından yeniden yapılan Judex, esasen 1916'da Feuillade ve Bernerde tarafından on iki bölüm, üç yüz dakikadan oluşan sessiz bir film. Yine senaristler Lacassin (Feuillade konusunda uzmanlaşmış bir film bilgini) ve Jacques Champreux(Feuillade'nin torunu) ile iş birliği içinde çalışmış yönetmen Franju.

Bu film beni şu yönden çok etkiledi sevgili okur, baştan sona öyle kederli ki, örneğin filmin kapanışında tırnak içinde şu cümleyi görüyoruz: ‘Louis Feuillade’e saygılarımla, mutlu olmayan bir zamanın anısına:1914.’
Bildiğiniz gibi savaş yılları o zamanlar...

Ne ise, devam... Akbaba maskesi ile arz-ı endam Favraux herkesin gözü önünde tam da saat altıda yığılır yere, öldü zannedilerek gömülür de fakat Judex’in tören gecesi içkisine attığı ilaç ile katatonik bir durumdadır aslında. Nitekim Judex ve tepeden tırnağa siyahlı adamları cenazenin ardından mezarını kazar ve bir yel değirmenindeki sığınağa götürürler... Artık Judex’in hücre hapsindedir...

Filmde hem iyilerin(Jacqueline-Judex) hem kötülerin(Diana/‘görünürde dadı ama kötücül çete lideri’-Morales/‘Pierre’in kayıp oğlu’) aşk hikayelerine tanık olacaksınız. Efem, bildiğimiz üzre aşk adam seçmiyor...:)


Biraz daha müzik?


Şimdi biraz keyifsiz konulardan bahsedeceğim. Filmin arka planında; bankacının zengin olma hikayesi esasen Panama Skandalları’na dayanıyor. Fransa’da patlak veren olayda dönemin ünlü iş adamları ve simaları hakkında yargıya da taşınan epeyce bir iddia ve bir de intihar vakası bulunmakta... 


Şiddetle öneririm filmi izlemenizi ve yorumlara bekliyorum hepinizi, hoş kalın...


20 Ocak 2022 Perşembe

geziyoruz tozuyoruz

 bayram'da kısa da olsa mahşeri  istanbul kalabalığına karıştım.. lale mevsiminde gitmeyi çok istiyordum, emirgan korusunda idim bayramı...