"Ertesi sabah parmaklığın kenarında durduğum sırada, yanıma gelerek dostumun nerelerde olduğunu sordu. Kimi dostum sandığı beni ilgilendirmiyordu, İsrailli tarımcıyı mı, yoksa Chicagolu papazı mı; kendimi yalnız duyduğum kanısındaydı, bana karşı nazik davranmak istiyordu, bundan vazgeçmedi, beni deniz ulaşımı, radar, yer kabartıları, elektrik hakkında konuşmak zorunda bıraktı, şimdiye kadar bu konular hakkında hiçbir şey duymamıştı. Hiç aptal değildi. Şimdiye kadar hiç kimse Sabeth adını verdiğim bu kız kadar, asıl adı Elisabeth'ti, korkunç geliyordu bu ad bana, "Maxwell şeytanı" diye adlandırılan şeyi bu kadar çabuk kavrayamamıştı."
az evvel bitirdim kitabı... ve dedim nedir bu maxwell şeytanı? ya da önce biraz kitaptan bahsedeyim. homo faber , 'yapan insan' demekmiş... walter bir mühendis. uçak yolculuğu ile başlıyor kurgu. ancak iniş takımlarının bozulması ile uçak bir türlü inemiyor. bu arızadan evvel Frısch bizimle ufaktan dalgasını geçiyor. ara inişte yirmi dakikalık bir mola süresi veriliyor. faber ise bir türlü binmek istemiyor uçağa. lavaboda, barda oyalanıyor. son çağrıda ismini duyduktan sonra bile oralı olmuyor. işin ilginci bunu neden yaptığını da bilmiyor... ancak sonunda hostese yakalanıyor ve biniyor tekrar uçağa... itiraf edeyim ki benim en çok eğlendiğim kısım burası idi. neyse, devam edelim...
"Olasılık (örneğin normal altılı bir zarla yapılan 6 000 000 000 atışta yaklaşık olarak
1 000 000 000 birlinin gelmesi) ve olası olmayan (örneğin aynı zarla altı atışta bir kez altı tekli gelmesi) özde değil, sıklık bakımından birbirlerinden ayrılırlar, bu arada en sık olan işin başından beri daha inandırıcı görünür. Ama bir kez olası olmayan olursa, bunda şaşılacak bir şey yoktur, mucize değildir bu ama birçokları bunu mucize olarak görmek ister. Olasılıktan söz ettiğimizde, olası olmayan da her zaman bunun içine girer ve bir kez bu olası olmayan görüldüğünde, şaşırmamız, korkmamız, mistifikasyona düşmemiz için neden yoktur."
der Faber... işte o düşük olasılıklardan biri olarak uçakları zorunlu iniş yapar Meksika'daki Tamaulipas Çölü'ne ve 85 saat orada kalırlar. kitabın devamı ile ilgili hiçbir şey söylemeyeceğim. okuyunuz ve adeta yutunuz derim yalnızca. ayfer tunç ve murat gülsoy pek çok şey söylemişler zira. video'dan ulaşabilirsiniz.
şimdi başa dönelim. maxwell cini'ne... termodinamik ile ilgili çoookkk küçük bir olasılığı açıklayan kavrammış meğer... görmemizin mümkün olamayacağı kadar... yani biz soğuk ve sıcak suyu bir kaba döktüğümüzde su ılıklaşır değil mi? ancak maxwell trilyonda bir olabilitesi de olsa bir olasılık geliştirmiş. sıcak ve soğukların arasına cini koymuş ve termodinamiğin yasasına aykırı tezini öne sürerek sıcak ve soğuğu ayırmış... olamaz mı olabilir...
son paragraf: sonuçta olasılık bu :)
YanıtlaSilhımms, bu yazarın efsane romanı var, stiller, okudum, yky, bunu duydum ama okumadıms, olabileer :)
YanıtlaSilben de stıller duydum bayaaaa :) okurum ben de :)
Sil