öncelikle kitabın önsözünde yazar; aleksey fyodoroviç’i başkahraman olarak seçtiğini ve hatta en başta onun hayat hikayesini anlatmak için
romana başladığını ancak okurun aleksey fyodoroviç’teki özelliği fark edemeyeceğini
aktarıyor bizlere… ben ise alyoşa’yı anlayıp anlayamadığıma yazının sonunda
sizlerle beraber karar vereceğim…
fyodor pavloviç baba rolünde, dmitriy, ivan ve aleksey
karamazovlar da oğul… bir de gayrimeşru
oğul ve açıkça söyleyebilirim ki kitabın kilit kahramanı da olan smerdyakov…
gruşenka hem baba hem de oğul tarafından sevilen, soylu olmayan, her zaman
güçlü ve zengin bir erkeğin gölgesi altında yaşamış olan çocuk ruhlu genç kız… katerina
ivanovna feci gururlu ve soylu, mitya’nın bir zamanlar nişanlısı olan genç kadın…
ve diğerleri…
dostoyevski daha kitabın başında babanın öldüğünü haber
verir bize ve olayın karanlıkta kalan nedenlerine geçer. hemen akabinde de
adamın ahlaksız bir dalaverici olduğunu söyler… çocuklarıyla ilgilenmez ancak
bunu bile isteye değil gerçekten unutkanlık ettiği için yapar… ve bu durumu rus
milleti ile özdeşleştirir yazar…
imdi biraz karakter tahlili yaparsak… dostoyevski üçüncü
oğul alyoşa için ’hiç de öyle bağnaz değildi, hatta bence mistik bir yanı da yoktu.
onun hakkındaki düşüncelerimi peşinen şöyle açıklayabilirim: o, her şeyden önce,
daha çok küçük yaştan, insanlığa aşık bir gençti.’ diyor ama alyoşa manastıra
kapanıyor ve yine ama buna oldukça şaşırtıcı bulduğu ünlü stratetz (keşiş)
zosima ile tanışınca karar veriyor. onu insanüstü bir varlık olarak gördüğünden dolayı…
mitya ise aslında duygusal biri, çaktırmayangillerden sadece…
schiller’den şiirler okuyor onunla alay etmeyen tek insan olan kardeşi alyoşa’ya
mesela… ve hatta hıçkırarak ‘sanma ki ben sadece subay üniforması giyen, konyak
içen ve ahlaksızlık eden kaba herifin biriyim…’ ile başlayan cümleler
kuruyor...
kurtulsun ruhu
alçaklıktan diye,
ebedi bir anlaşma yaptı insan,
gelelim ivan’a… tanrıyı kesin bir dille reddediyor,
ölümsüzlüğü de… ancak cinayet sonrasında kendini suçluyor ve garip bir şekilde
hayalinde şeytanla buluşmalar gerçekleşiyor… bir çeşit zihin bozukluğu, sanrılar,
sayıklamalar…
diğer karakterlerle, mahkeme ile, savcı ve tanıkların, sanık
avukatının ve jürinin konuşmaları ile ilgili hak verirsiniz ki herhangi bir şey
söylemeyeceğim. yazar aslında ahlaki temellerin sarsılması sonucu yaşanılan
felaketler zincirini eleştirel bir yaklaşımla dramatize ederek oldukça hacimli
ve elbette anlamca da çetrefilli bu romanı bizlere sunarak hepimizce bir saygı
duruşunu hak etmiştir diye düşünüyorum…
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilumarım gelir devamı, forum da hayırlı olsun diyelim.. teşekkürler
Silbir kitap daha kazandık. kaleminize sağlık.
YanıtlaSilçok teşekkür ederim okuduğunuz için, saolun...
SilDostoyevski'nin kotu bir kitabi var midir acaba... en sevdigim yazarlar arasinda oldugu icin yoktur diyorum ve bu vesile ile tekrar okuyayim bu kitabi diyorum...
YanıtlaSilKatılıyorum efendim... Şu sınavım geçse de ben de okusam budala’yı :))
SilKeyifli okumalar
dostoyevsky geçmişte okumaya çalışıp da berbat bir çeviri sonucu yarım bırakarak kaçtığım bir yazardı :D ama şimdi tekrar merak ediyorum hatta dün beyaz geceleri okudum ve bunu da listeme aldım :)
YanıtlaSilgemimmmm güzel tabi ya :) ben da budala olucam inşalaaa :D
SilMerhaba Ebru... Okudum alıntılarınızı ne iyi etmişsiniz, saolun. :) Beni en çok etkileyen ise ‘İnsan çaresizlik içinde kalınca bir saman çöpüne bile sarılır.’ oldu... Mutlulukla, sağlıcakla...
YanıtlaSil