eee. daha daha nasılsınız ey blogger alemi? yine yoktum bayaadır. muz kabuğunun bir anlamı yok yahu, öylesine, içimden geldi... =)
bi'alıntı bi de beethoven bırakıp kaçacağım. uzun uzun yazmayı özledim... hepinizi öpüyoree!
"bundan on beş yıl önce (belki biraz daha fazla) nereden bilmiyorum, geç saatte eve dönüyordum. rennes sokağı boştu. saint-germain'den gelirken, four sokağını geçtim. şemsiyem açıktı ve o sırada yağmurun yağmadığını zannediyordum. (içmemiştim, bundan eminim) şemsiyem gerekmediği halde açıktı.(ileride bahsedeceğim durumun dışında) o zamanlar çok genç, dağınık ve boş esrikliklerle doluydum: yersiz, başdöndürücü ama çoktan kaygılar ve sertliklerle dolu ve acı çektirici bir fikirler halkası dönüyordu... aklın bu batışında, korku, düşkünlük, gevşeklik, kötü niyetler hepsi yerlerini bulmuşlardı: biraz ileride şenlik başlıyordu. doğrusu bu rahatlık ve aynı zamanda karşıtlıklarla dolu "olanaksız" kafamın içinde patladılar. gülüşlerle yıldızlanan bir alan karşımda karanlık uçurumunu oluşturdu. four sokağını geçişte, birdenbire bu yokluğun içinde bilinmez oldum... beni hapseden bu gri duvarların varlığını reddediyordum, kendimi bir çeşit esrimenin içine attım. olağanüstü bir şekilde gülüyordum: kafama inen şemsiye beni örtüyordu (kendimi bu siyah kefenle bilerek örttüm). belki hiçbir zaman gülünemediği gibi gülüyordum, sanki ölmüşüm gibi her şey ve saf özü açığa çıkmış olarak açılıyordu.
sokağın ortasında, taşkınlığımı bir şemsiyenin altında gizlerken durup durmadığımı bilmiyorum. belki zıpladım (kuşkusuz aldatıcıydı): çırpınarak aydınlanmıştım, koşarken gülüyordum, hayal kuruyordum."
bataille, iç deneyim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder