Selam blogcanlar :D Eski ve sararmış bazan ortasında bir gül kurusu unutulmuş sahaflık kitapları okumaya bayılıyorum. Kar var burada, hava böyle olduğunda Pamuk gelir benim aklıma nedense, efsunlu üslubu davet eder usul usul yağan kar taneleri müphemliğini derinlerimde hissetmeye...
Ne diyorduk! Okunmuş kitapları severim. Benden önce okuyan birinin altını çizdiği satırlar insanlığın gizemli bir yekvücut olma halini hatırlatıyor bana. Pamuk bu kitabında ‘ben ve öteki’ kavramını; on yedinci yüzyılda birbirine fiziksel olarak da aşırı benzeyen biri italyan denizci diğeri Hoca lakaplı, astronomi ile ilgili türk bilim adamının kesişen öyküsü aracılığıyla bizlere aktarıyor. Henüz bitirmemiş olsam da kitabı yetmiş birinci sayfadaki altı önceden çizilmiş satırları paylaşmak isterim sizlerle:
Benim elimdeki "Beyaz Kale" de sahaflardan alınmış, tam da ifade ettiğiniz gibi eski ve sararmış bir şekilde kütüphanemde bekliyor.
YanıtlaSilSüper. Oldukça beğendiğimi söyleyebilirim diğer O.P’lar gibi...
SilBen pek Orhan Pamuk okuyamadım. Daha doğrusu başladım, bitiremedim. Ama bu kitabın konusu ilginç geldi, not aldım. Sahafta keşfedilmiş eski kitapların yeri ayrıdır;)
YanıtlaSilBu arada; fatoş'a ait cümleler ne hoş:)
Dankeschön yahuuuu =)) Pek sevindim beğenmenize...
Sil