30 Eylül 2019 Pazartesi

Eylül’e Veda

Öğrencim getirmiş gülü, canım benim birtanem 💕

Hoşçakal eylül (: Sana kıymetli muhteşem bir şarkı ile veda ediyorum lütfen dinleyip paylaşın benimle duygularınızı...

28 Eylül 2019 Cumartesi

her - 2013

Öncelikle filmi sevgili Abdullah  Bey’in bloğunda görmüştüm; yani daha önce de görmüştüm ancak hatırlatma olmuştudu... Teşekkür edeyim buradan kendisine.




Evet uzay çağındayız, çok geliştik ama ne çok geliştik sormayın, sığamaz olduk hiçbir yere; her seferinde daha yüksek gökleri delenler diktik daha hızlı ulaşım araçları yaptık, daha akıllı (?) bilgisayar ürettik ve biliyorsunuz her seferinde daha çok ‘yalnız’ kaldık... İşte yönetmen bu akılalmaz yalnızlığımızı da çok çok geliştiğimiz için yapay zeka bir işletim sistemi olan sevgili ile taçlandırıyor; Samantha...

Theodore; özel bir -sevgiliye mektup yazım şirketin’nde- (şaşırmayın hiç dedim ya o kadar geliştik ki bu da son moda meslek dallarımızdan biri sadece!) çalışan, boşanma arefesinde yani meçhul boşlukta duranlardan biri sadece... 

Ve aşk... Burada klişeleşmiş flört evrelerini izliyoruz, saatler süren konuşmalar, günaydınlar, iyi dilekler... Ama yetmiyor tabii ki  doyumu bir sonraki evreye taşımaya karar veriyor ikili, ben bu kısımda oldukça şaşırdığımı itiraf edeyim. Samantha yerine kanlı canlı bir kadını kullanmaya karar veriyorlar fiziksel yakınlaşma için, kadına Samantha’nın kulaklığını takar Theodore  ama yapamaz kadınla bağdaştıramaz Samantha’yı işte burada kadın ağlayarak kendini suçlar... Yönetmenin zekasına hayran kalmamak elde değil...


Ve ayrılık süreci başlar bu noktadan sonra nitekim Samantha; bir yapay zeka olan işletim sistemi çeker gider (: Komik di mi (: Kapatır, imha eder kendini (: Filmin atmosferi, renkler oldukça pastel tonlarda ya bu film aslında silik bencilliğimizi yüzümüze vuran bir, bir ne desem ‘trajedi’...

27 Eylül 2019 Cuma

İlham Mimi

buraya alayım bu da nesi diyenler için;

Tahacım öncelikle sana sonra da bizlere bir şarkı vererek ‘ilham’ı buraya davet ediyorum (:


Heh şimdi başlayalım cevaplara (:

1. Hayatınızdaki şikayet ettiğiniz şeyler nelerdir?
Düşüneyim bakayım, zaman yettiremiyorum sanırım daha çok kitap okumak istiyorum mesela. Öyle aman aman bir şikayetim de yok :)

2. Rutine girdiğinizi fark ettiğinizde ne yaparsınız?
Rutinden çıkamıyorum efenim ((: Aslında şu an Yüzüklerin Efendisi Yüzük Kardeşliğine başladım ve ne bileyim o fantastik dünya; elfler, hobbitler filan ulan fatoş dedim bi sen eksiksin kızım burada (: Hani Frodo ile yolculuk yapsam renklenirdi hayatım filan (: 

3. En son yaptığınız önemli değişiklikler nelerdir?
Yağlı boya yapıyorum, çok hoşuma gidiyor renklerin dünyası, şimdilik küçük bir resim defterim var; öğrenmeye çalışıyorum ileride tuval üzerinde de çalışacağım umarım. 

4. Motivasyon olarak düştüğünüzde sizi ayağa kaldıran, size ilham veren şey nedir?
Yaşamayı görev olarak görmüyorum, düşünce tam düşüyorum (: Ona buna derdoluyorum (: Sonra sıkılınca kalkıyorum efem ((: O zaman dans!

5. Hayat mottonuz nedir?
Sevmek elbette (: Önce kendimi seviyorum bolca desem de inanmayın seviyorum dünyayı, yaşamayı, dostlarımı iyi ki varlar, varsınız  (; Bulunduğum ortamı güzelleştirmek de mottom (: Ufak dokunuşlar yaparım mesela bir de hayatı çok da ciddiye alamıyorum farkettiyseniz espri, şaka yani (:

Yapmak isteyen herkesi mimledim!

24 Eylül 2019 Salı

Ağaç Evi Sohbetleri #4





Hepiniz biliyorsunuz zaten etkinliği tanıtmama lüzum yok, di mi (: Bu haftaki konuyu Kaystros Thayra belirlemiş nitekim benim de en çok önem verdiğim konu seçilmiş; Özgürlük...

‘Özgür olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Özgürlük sizin için ne anlam ifade ediyor?
Size göre özgür olmanın sınırı nedir?’

Özgürüm... En az senin kadar, evet evet, senin kadar da ve senin kadar... İstediğimi ‘fatoş’ olarak ‘ben’ yaparım, ‘sen’de yaparsın ve evet evet sen de... Sınır meselesi geldi değil mi aklımıza; ‘ben’ ve ‘sen’ in özgürlük alanı kesişmemeli diyorum bu konuda zira dünya hepimize yetecek kadar kocaman;  sınırsız bir evren, sonsuz bir uzaydan bahsediyoruz. Özgürlük benim için ‘seçebilme’ hürriyetidir. ‘Ben bu yolu seçiyorum, evet senin gittiğin yoldan da varabilirim ulaşacağım yere ancak yeni bir yol çizerek gideceğim ve kazansam da kaybetsem de bu benim yolum olacak... İstersem duyabilirim sesleri, istersem gidebilirim en uzaklara ve istersem, görebilirim tüm renkleri istersem, istersem...


23 Eylül 2019 Pazartesi

William Shakespeare - Romeo ve Juliet



JULIET
Kim yardım etti sana, burayı bulman için?

ROMEO
Aşk yardım etti, aramamı fısıldayarak;
O bana akıl verdi, ona göz oldum ben de.

Shakespeare büyük bir aşk hikayesi anlatıyor peki neden büyük dedim? Birbirlerine düşman aile çocukları olmayacağını bile bile neden bu bahse girerler... Aşk için tabii ki çünkü aşk sabit, durağan bir nesne değil canözünü nefesten yani kalpten alan, yanan ve uçuşan bir gizem.  
Bu büyük hikayeyi de ancak büyük bir ozan yazabilirdi ve bu sanatın adı da tiyatro olurdu elbet, dokunmak istiyorsunuz repliklere bir de siz tekrarlamak istiyorsunuz bir de siz duymak istiyorsunuz birinden...

Juliet sevmediği bir adamla babası Capulet’in zorlaması ile evlendirilip bir de teşekkür beklentisi içine girildiğini öğrenince şu cevabı veriyor;

CAPULET
Gururlanmıyor mu? Biz değersiz kızımıza
Öylesine soylu bir koca seçtik, mutlu saymıyor mu kendisini?

JULIET
Gurur duymuyorum, ama teşekkür ederim.
Nefret ettiğim şeyden gurur duyamam hiç,
Ama teşekkür ederim, sevgi niyetine verdiğiniz nefrete bile.

Soyluluk gibi unvanlar etkilemiyor Juliet’i çünkü o aşkı, yanında nefes alabileceği erkeği; Romeo’yu istiyor ve seviyor en önemlisi. Bu sebepten sevginin niyetine bile minnettar belki de. Bir kere sevince ‘söz’ünden dönmeyi istemiyor nitekim ‘... yeminim gökte; Yeryüzüne o yemin nasıl nasıl döner’ diyerek dillendiriyor hâlini...

Kitabın sonunu söylemeyeceğim ancak tragedya niteliğindeki bu metinden bir ipucu vereceğim sizlere;

CAPULET

Ah, zavallı kurbanları düşmanlığımızın.

22 Eylül 2019 Pazar

Eski Diziler

selaammm nasılsınız bakayım (: aklıma nereden esti ise böyle bi paylaşım ne ise hadi başlayalım dizilere çoğu TRT tabii (: ben çocukkene ilk hatırladığım dizi; işte geliyor bir numara hazırsanızz;

1. Ayrılsak da Beraberiz (1999 - Birol Güven)


bernaa ve teomann (: nasıl çınladı di mi sesleri kulağınızda (: allahım ya o evi ikiye bölen karavana ne demeli ya mehveş ve hurinur hanımların kavgaları velhasıl fena diziydi di mi?

2. Ekmek Teknesi (2002 - Osman Sınav)


fırıncı nusret desem (: bu diziyi hayal meyal hatırlıyorum çok izlemedim ancak meşhur heredotlu kahve sahneleri ve sıcak bir İstanbul mahallesi portresi kalmış aklımda (:

3. İkinci Bahar (1998- Türker İnanoğlu)


ali haydar usta(şener şen), hanım(türkan şoray), kasap melahat(meral okay).... türkan sultanın sıcaklığı sinmişti diziye öyle hatırlıyorum (: bir de erkek çocuk meselesi vardı değil mi sevgili dostlar aydınlatın beni (: üç kızı vardı ve hep erkek çocuk istemişti ali haydar (: yasemin çonka, nurgül yeşilçay, tan sağtürk.... ve sayamadığım nice ünlü isim çok güzeldi yhaa (:

4. En Son Babalar Duyar (2002- Sibel Kocataş)


ah kudret bey(ali erkazan) vah müjgan hanım(ayşegül atik) ve hallederiz kadir(levent ülgen) enişte (: ve hülya, hasan, defne ve diğerleri ve diğerleri (: bu diziyi baya izledim ilk sezondan itibaren (: genelde her bölümün sonunda olayları en son duyan babamız krize giriyordu sonrası cümbüş, kıyamet (:



5. Yedi Numara (2000-Oya Yüce)

işte buu (: en güzelini en sona sakladım kii (: ne manyak diziydi ama mantıcı dükkanı mı dersin üniversite sıraları mı dersin akdenizde bir tatil yöresi mi fabrika mı piknik alanı mı halısaha mı nereler mekanı olmadı ki bu çılgın dizinin (: koçlar ile piliçler ve vahit amca ve zelihaaa çok güzeldi çok (:

21 Eylül 2019 Cumartesi

ömür dediğin

üzgünüm... beklemiyordum daha savaşacaktı ve hatta kazanacaktı Neslican Tay. benim gönlümde hep birinci ama ışıklar içinde uyu Neslican. güne bu şarkı ile başladım;


17 Eylül 2019 Salı

Bum Pam Bum Pam Pa Ra Ra


Masumiyet





YÖNETMEN-ZEKİ DEMİRKUBUZ 
YIL-1997

Çilem... Belki de bu filmin en masumu, Çilem. Filmden seçtiğim yukarıdaki resimden mütevellit bodoslama daldım ancak filmi izlemeyenler için ön bilgi vereyim biraz, başrolü (ki Demirkubuz başrol seçmiş midir bilemeyeceğim çünkü dev bir kadro var: Haluk Bilginer, Derya Alabora ama ben Güven Kıraç’ı seçtim) hapishanedeki hayatını sonlandırmak istemeyerek müdürlüğe dilekçe yazan ‘Yusuf-Güven Kıraç’ oynuyor. İşte daha ilk dakikalarda kafamızda bir masumiyet çerçevesi beliriyor ; dışarıdakiler, içeridekiler ve araftakiler...

Spoiler

Yusuf evli ablasının aşığını vurmaktan içeridedir, uzun süre kaldığı için de dışarıdaki hayattan korkmakta; ne iş yapacağını, nerede, kimlerle, nasıl karşılaşacağını hâlâ bilememekte yani bir nevi araftadır. Ve dışarıdaki hayat başlar başlamasına Yusuf için ancak basmanede suç dolu bir hayattır bu.
Uğur fahişedir, yıllar evvel namı diğer Zagor’a vurulmuştur ancak belalı bir tip bu Zagor; o zindan benim şu zindan senin dolaşırken Türkiye’yi; Uğur’da peşinden sürüklenirken zoraki girmiştir bu yola. Bekir ise Uğur’a vurulmuştur; o da Uğur’un peşinden sürüklenirken girebileceği tüm yollara girer belki de ve nihayetinde sonu hazin olur, sıkar kafasına. Masumiyet... Derken Yusuf alır Bekir’in rolünü sessiz sedasız, Yusuf da vurulmuştur Uğur’a... İşte Uğur’un tepesi bu noktada atmıştır. ‘Yeter ulan!’ der resti çeker, çeker çekmesine de Zagor’a yeter diyemez; Aydın’a gider peşinden ve yine bir cinayet. Masumiyet... Filmin sonunu söylemeyeceğim ama şok oldum, Demirkubuz sinemasını muhteşem senaryosundan ötürü çok çok daha fazla sevmemi sağladı bu film. 

Bilhassa belirtmeden geçemeyeceğim; otelin salonunda topluca izlenen (Yusuf, Çilem, Otelci vs.) yeşilçam filmleri, diyaloglar o kadar anlamlı ve hoştu ki. Ve bir sahne daha, çorbacıda ‘Sarıı, bir çorba daha ver’ deyişi Haluk Bilginer’in... Ve bir sahne daha, yine rolünün hakkını vererek, dolu dolu, on dakikalık, nefesimi tutup izlediğim parkta geçen  bir tirat performansı sergilemiş Bilginer filmde...  Ve Derya Alabora... O bakışlar, mimikler herbiri sessiz birer çığlık olan jestler... Masumiyet... İzleyin, izletin, izledi iseniz benimle paylaşın duygularınızı, hoşça kalın.

16 Eylül 2019 Pazartesi

Yedek Talihli


Merhaba, yarın hediyeleri yollayacağımı söylemiştim. Yedek isim için çektiğim fotoyu atayım aşağıya;


Sevgili biçay biçaylak olarak tanıdığımız şu andasanatpenceresinden olan ve ismini çektiğim zaman bergüzardır olan blog sahibinden :) adres bilgilerini fcinkilic93@gmail.com adresime yollamasını istiyorum. İyi Akşamlar...

15 Eylül 2019 Pazar

Arabesk!!!



Hamiş, çekiliş talihlilerinden biri hâlâ dönüş yapmamıştır,  salı günü yollayacağım paketleri, adres gelmez ise yedek talihliye gidecek paket... Keyifli Akşamlar 😊😊

11 Eylül 2019 Çarşamba

Çekiliş Sonucu


Merhaba herkese ; siz çekiliş linkime göz atarken ben çektim bile 2 asıl 1 yedek isim:) 



İlk isim; öneri makinesi, kutlarım!



İkinci çektiğim isim ise; beyda’nın kitaplığı, kutlarım!

Katılan diğer arkadaşlarımı da kutlarım (: ve teşekkür ederim hepinize beni ilk etkinliğimde yalnız bırakmadığınız için... Şanslı arkadaşlarım fcinkilic93@gmail.com adresinden bana ulaşabilirler; çekilişleri sıklıkla tekrarlayacağımı hatırlatarak postu kapatıyorum efem. Hoşçakalın (:

10 Eylül 2019 Salı

Kopuş


Sonunda, ey mutluluk, ey akıl, ayırıyordum gökten maviyi, ki siyahlıktır o, ve yaşadım, doğa ışığın altın kıvılcımı olarak. Sevinçten, mümkün olduğunca soytarılaşmış ve afallamış bir ifadeye bürünüyordum. (...) Masalsı bir opera oldum: bütün varlıkların bir mutluluk kaderinin olduğunu gördüm: eylem hayat değil, ama bir gücü harcamanın bir tarzıdır, bir sinirleniştir.

Arthur Rimbaud

8 Eylül 2019 Pazar

Nostalji


Kocaman kocaman selam getirdim sizlere ve an itibari ile bugünü Latin Müziği günü ilan ediyorum ; paylaşacaklarım dışındaki sevdiğiniz latin şarkıları benimle paylaşmayı unutmayınız!











6 Eylül 2019 Cuma

Famous Blue Raincoat


And you treated my woman 
To a flake of your life
And when she came back
She was nobody’s wife

....

And jane came by with a lock of your hair
She said that you gave it to her
That night that you planned to go clear
Sincerely, L. Cohen

4 Eylül 2019 Çarşamba

Mitrofan - Bulgarin



Selamlar, selamlar; Bulgarin’in kıvrak zekası ve müthiş nükteli dili ile tanışmaya hazır mısınız?
O halde önce biraz alıntı...

“ Bilgin değilim, ama bilgi ve bilgelik arasındaki farkın fırınla ekmek arasındaki farkla aynı olduğunun bilincindeyim. ”
-Dedemin Sözü

“ Bilgiç, bir konu hakkında 999 kişinin ne düşündüğünü bilmekle beraber, kendisi hiçbir fikre sahip değildir, kişisel düşüncelerini eski basım kitaplardan değil de dimağlarından alan akıllı insanlardan ise öldürecek kadar nefret eder. ”

“  Sokrates nesnelerin ilk nedenlerini arayanlardan değildi; öğretici nitelikte olmayıp, aklı şaşırtmaktan başka işe yaramadıklarını düşünerek, anlaşılması zor olan teorilerle uğraşmadı ve doğanın faydalı kavramları bize kolay erişilebilir halde armağan ettiğini, bir merak tatmininden ibaret yararsız bilgileri öğrenmeyi ise zorlaştırdığını ispatladı.
  Sokrates’e göre, insanlar için biricik faydalı ilim, insanlığa karşı sorumlu ve saygılı olanların ilmidir. ” 

...

Arkadaşlar kitap 5 ayrı hikayeden oluşuyor ve ay yaratıklarından tutun arzın merkezine yapılan seyahatlarden, iç savaş kurbanlarından, Halife Ömer’den bahsediliyor öykülerde. Ben yazarın kurgu gücüne, dimağına hayran kaldım çoğu zaman gülümseyerek okudum ama nasıl bir gülümseme hani Donald Duck’ın tepesinde ampul yanar ya o biçim...

2 Eylül 2019 Pazartesi

Akşam



Selamlar şu gördüğünüz camın yanında yatağım; uzanıyorum hafif hafif güz rüzgarı eserken sitemliyim, derken şu güzel şarkıyı...




1 Eylül 2019 Pazar

Yaz Okuma Şenliği - Okuduklarım



Öncelikle etkinliği düzenleyen Nilgün Hanım’a tekrar teşekkür ederek başlayayım (:

1. Kategori (10 puan) : İsminde YAZ mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen yada olayların Yaz’da geçtiği bir kitap.

1. Kategori : Mitrofan’ın Ay Serüveni (Serüven çağrışım yaptı yaza:) Faddey Venediktoviç Bulgarin
>>>Okundu, incelemesi yapılacak... 10+

4. Kategori (10 puan) : Beyazperdeye aktarılmış bir kitap.

4. Kategori : Sırça Fanus - Sylvia Plath / Filmi : Sylvia - Yönetmen - Christine Jeffs
>>>Maalesef gezip tozmaktan bitmedi henüz... 0

5. Kategori (10 puan) : Orhan Kemal ya da Nurullah Ataç’dan bir kitap.

5. Kategori : Orhan Kemal - Eskici ve Oğulları
>>>Orhan Kemal - Cemile okundu, ingilizce versiyonu, Eskici ve Oğulları listemde ama. 20+

6. Kategori (10 puan) : Anton Çehov yada Tolstoy’dan bir kitap.

6. Kategori : Tolstoy - Anna Karenina, İngilizcemi ilerletmek için İngilizce baskısını okuyacağım, blogda inceleyeceğim kitabı, keyifli olur umarım ((:
>>>Bitmedi maalesef... 0

8. Kategori (10 puan) : Bir şiir kitabı.

8. Kategori : Stephane Mallarme - Şiirler
>>>Okundu... 30+

10. Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 20 puan) : Türk ya da Dünya Klasiklerinden iki kitap.

10. Kategori : Platon - Devlet (felsefe aşkım devreye girdi;)
>>>Maalesef Devlet okunmadı ancak bu kategoriye giren Romeo ve Juliet - Shakespeare okundu. +40

11. Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 20 puan) : YKY yayınlarından herhangi iki kitap.

11. Kategori : Sessizlik Zamanı - Luis Martin - Santos / Örümceklerin Yuvalandığı Patika - İtalo Calvino
>>>Her iki kitap da okundu. 80+

13. Kategori  (her kitap 10 puan, ekstra 20 puan) : Kapağındaki baskın rengin YEŞİL olduğu iki kitap.

13. Kategori : Babil Kitaplığı- Papini- Kaçan Ayna
>>>Okundu. 90+

14. Kategori ( her kitap 10 puan, ekstra 40 puan) : Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört  yazardan birer kitap. ( Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.)

14. Kategori : Beni en çok heyecanlandırana geldi sıra; Andrey Tarkovski - Şiirsel Sinema ve Jane Austen - İkna kitaplarını seçtim.
>>>Şöyle ki genelde evden uzakta olduğumdan bu yaz yukarıdaki kitaplarım da evde bulunduğundan  seçtiğim iki kitabı okuyamadım... Ancak gittiğim yerlerden kitap alıp aşağıdaki iki kitabı okudum bu kategoriye giren...
1.Jacques Verges - Savunma Saldırıyor
2.İlhami Algör - Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
>>>>>Ve skor 110 puan.
Sonradan eklenen skor sayfa sayısı getirisi +11
Toplam 121 (:

Bunların haricinde okuduğum kitaplar ise Ruhun Tutkuları - Descartes(enfes bir kitap), Fahrenheit 451 - Ray Bradbury ve İspanya Yaşasın Ölüm -Nikos Kazancakis oldu. Pdf olarak da okuduklarım var elbette. Şiir kitabı olarak yky kısa şiir kitaplarından, Sakın Şaşırma - Orhan Veli Kanık ve Her sözcüğü bir aşk ilanı gibi duyumsuyorum - Henrik Nordbrandt okudum.

Sizin okuma serüveniniz nasıl idi bu yaz?


YERALTI

 NİHAYETİNDE YAZ BİTTİ ARKADAŞLAR BEN DE İNCELEMELERİME GERİ DÖNDÜM... Yeraltı Demirkubuzun yazıp yönettiği az oyuncu az mekan ve hatta az diyalog ama öz olanından ile çekilmiş minimal bir film diyebilirim ki zaten Zeki D. filmlerini izleyenler bu duruma alışıklar... Demirkubuz sineması bana hep farklı gelmiştir ve de sanırım bir diğer seçeceğim kelime ‘özenli’ bunda her sahnenin oyuncu ve mekan bağlamında geometrisi hesaplanmış, kurgunun milim milim Demirkubuz üslubunda ( bu film için üslup öğeleri; temizlikçi kadın, yakın arkadaşlar ve fahişe ) ilerlemiş olmasının etkisi büyük.


Yukarıdaki resimde  Muharrem ve ‘hırsız’ ‘yavşak’ olarak nitelendirdiği arkadaşlarının akşam yemeği buluşmasında hesaplanmış olan geometriyi görebiliriz. Demirkubuz; bir ressam ya da şair gibi adeta bir resimden ve şiirden fırlamış kesitler sunarak görsel, şiirsel bir şölen yaratıyor izleyiciye. Bir diğer değineceğim husus film; resimdeki gibi çoğunlukla karanlık sekanslarla bezenmiş olup  adeta o havasız ve ışıksız atmosferi yaşıyormuş hissiyatını veriyor izleyiciye yani bana ve sana sevgili okuyucu.


Engin Günaydın harika bir oyuncu ‘Galip Derviş’ de izlemiştim en son, özlemişim iyi geldi (: Gelelim Muharrem’in yeraltında geçen çevresine uyum sağlayamamak daha doğrusu uyumsuzlar sınıfına bile isteye girmek olan filmin konusuna. Demirkubuz sinemasının şehir yalnızlıkları’ ndan beslenen filmlerinden biri daha... Muharrem Ankara’da yalnız yaşıyor arada temizliğe gelen Türkan’ı saymazsak buraya kadar her şey normal ancak filmi izlerken anlıyoruz ki Muharrem bu yaşamı bilinçli olarak istiyor, seçiyor sebebi ise diğer insanların çıkar ilişkilerini, süslü ve üstü kapalı ‘ima’ ile geçiştirilen sözcüklerini anlayamaması bunları kendisi ile bağdaştıramaması... Nitekim filmin sonunda ‘artık değişmeyeceğimi anladım’ derken sonsuz bir kabullenişe bürünüp ışıkların da sönmesi ile modern zamanlara yazılmış, seslenmiş  bir ağıt olarak betimleyebiliriz filmi.




Eylüle Şarkı


geziyoruz tozuyoruz

 bayram'da kısa da olsa mahşeri  istanbul kalabalığına karıştım.. lale mevsiminde gitmeyi çok istiyordum, emirgan korusunda idim bayramı...