20 Mayıs 2020 Çarşamba

neler yapıyorum...

ukulele çalmaya başladım. gitara ara vermiştim epey epeydir.. iyi geldi. la-mi-do-sol... 


şu an elimde golem - gustav meyrınk var. iyi geldi kitap.. efsanevi, imgelemek (bu ne ya, ebelemek gibi) falan filan...
agatha uyarlamalarını izlemeye devam ediyorum.. ah ne iyi geliyor, bilseniz!
kalamış koyunu çizdim yağlı boyaylan biraz merak edin, vernikleyip atcam bloga. =))

bir de göksel dinlemek..

10 Mayıs 2020 Pazar

Kapsamli Bir Dizi İncelemesi : FREUD



   Başlıktan anlaşılacağı üzere bol spoiler içeren bir post olacak arkadaşlar evvela girizgahtan önce belirteyim ve bence diziyi henüz izlemeyenler okumasınlar!..

   İmdi ilk olarak Freud üzerine bir dizi çekildiğini duyduğumda eteklerim tutuşmaya başlamıştı çünkü severim kendisini.. Her bölümü izlerken de bu durum aynen devam etti ve beğenmeyen izleyici oranı epey fazla olmasına rağmen ben tek kelimeyle BA-YIL-DIM yapıma...


   Freud yahudi bir aileden geliyor bildiğiniz üzere ‘şalom’.. O zaman mekan ve kostümler ile başlayalım.. Gerek resimde görülen yahudi geleneklerini gerek savaş öncesi avrupasını resmen yaşatıyor bizlere her anlamda dizi. O dönem - S.F (1856-1939) avrupada sıklıkla görülen ruhsal bunalımlar, anksiyete vb. hastalıklar genellikle hipnoz, telkin gibi yöntemlerle tedavi edilirken -medyumlukla uğraşanların sayısı da azımsanamayacak kadar çok. Örneğin:


   Çılgın büyücü ikili Szápary. Bilindiği üzere Avusturya İmparatorluğu pek fazla ulusun birleşmesinden meydana geliyordu. Sophia ve Viktor ise Büyük Macaristan’ın küllerden yükselerek ayrılmasını istiyorlar Avusturya’dan. Bu sebepten toprağa çeşitli büyü kitaplarıyla beraber kafatası bile gömüp üfledikleri vakidir efem... Ayrıca okültist ikili geçmişi ağır kayıplarla dolu travmalar atlatmış Fleur’u medyumluk becerileriyle emellerine alet etmekte. Bunu da Sophia genelde son kertede kızcağıza -dokunmakla(Freud ‘da da hipnoz sırasında dokunmak büyük önem taşır)- gerçekleştirmekte...


Freud ise Fleur’un hastalığına derman bulma derdinde. Hastalığını şöyle tanımlar Freud: ‘Bilinci ikiye bölünmüş hâlde.’ Yenebilmesi için bu durumu yine Freud tabiriyle bir -Çözülme- yaşaması gerek kişilikleri arasında. Fleur’un ikinci hâli -İkincil Bilinç- Táltos‘u bir rüyaya, bir kâbusa benzeterek iki bilinç hâlinin de tekrar birbirine kaynaması gerektiğini vurgular psikanalist... Fleur finalde bu işin üstesinden hakkıyla gelecektir nitekim. Ben sizler için filmde gözümüze gözümüze sokulan Táltos simgesini -ya da kişilik bölünmesi- resmettim:

(aşağı yukarı böyle bir şey:)

Fleur kilit nokta, tüm cevapları biliyor. Bu arada Freud ile Fleur yakınlaşıyorlar hatta öyle bir yakınlaşma ki bu Freud bilinçaltını kazırken en sonda tek bir sima beliriyor kafasında.. ‘Fleur’
Ayrıca Freud nişanlı. Finalde tüm olanları arkasında bırakıp nişanlısıyla yoluna devam ediyor... Sanırım devam sezonu gelecek. Ay gelsin lütfen!!


Gelelim Müfettiş Kiss’e... Bir kere oğlunun savaştan kaçıp ceza alacağı sırada mahkumları koruma pahasına canından olması bence dizinin -savaşta kazanan yoktur- mesajını en iyi ileten sahnelerinden biri idi... Sadece bu sahne için izlemenizi önerebileceğim bir dizi. 
Yine bilinçdışındaki düşlerimizi yalnız bir yönden ışık alan çok merdivenli koca bir apartmanın karanlıkta kalan yerlerine benzetimi -tabii ben böyle anlatınca olmuyor görsel olarak düşünme başka o da dizide var dizi de bu görsellik için var..- gibi şahane detaylarla dolu yapım. Dr. Freud’un tatlı mı şirin kâhyası Bayan Fichtl’in repliği ile son noktayı koyuyorum:
“Mutluluk bir kuştur. Hemen uçup gider. Gönül de bir kafestir...”
*Resimler-IMDb’den alınmıştır.

8 Mayıs 2020 Cuma

Nikolay Gogol - Taras Bulba




   Selamlar, uzun zamandır kitap girdisi yapamıyordum. Esasen çokça okuyorum bu zamanlarda... Biteli az zaman oldu Taras Bulba'nın. Gogol ne muhteşem bir yazar ama! Bu kitapta Ukrayna kazaklarının tatarlarla ve lehlerle olan mücadeleleri anlatılıyor. Bir nevi Gogol'un içinde büyüdüğü Rus toplumuna borcunu ödemesi gibi rusların kahramanlaklırıyla dolu idi kitap.

   Taras Bulba ve iki oğlunun savaşçı yönleri ön plana çıkıyor giriş bölümünde. Koşeyov (Zaporojye ordusunun genellikle bir yıllığına seçilen atamanı), onuçi (Geleneksel Rus köylü giyiminde dize kadar sarılan kumaş parçası) vb. birçok bilmediğim kelime vardı ayrıca orta asyalılar ile ilgili de ne çok bilmediğim kelime vardı, neyse öğrenmiş olduk. ;)

   Gogol dedik ya, aşk olmaz mı efendim hiç? Hem de ne aşk! Öyle ki Taras'ın büyük oğlu Andriy uğruna her şeyini öne sürecektir bir tatar kadın için. Destansı ögeleri barındıran kitap adeta bizim edebiyatımızda yiğitlik üzerine söylenen koşuklar gibi. Altını çizdiklerime gelirsek:

  Bulba gerçekten de ola ki bir yerde bir pusu vardır diye sakınmaya başladı. Atlarını Tatarka olarak adlandırılan, Dinyeper'e dökülen küçük bir çaya doğru dörtnala sürdüler, suya atlarıyla birlikte atıldılar, izlerini yok etmek için uzun zaman yüzdüler, kıyıya ancak ondan sonra çıkıp yollarına devam ettiler. 

 Ne var ki şimdi eskisinden kat kat daha güzel, kat kat daha büyüleyiciydi. O zamanlar bitirilmemiş, tamamlanmamış bir şey vardı onda; şimdi gördüğüyse sanatçının son fırça darbesini vurduğu bir yapıttı.

 "Çariçe! diye haykırdı. "Sana ne gerekiyor, ne istiyorsun? Emret bana! Dünyada en yapılamayacak görevi ver; yerine getirmek için koşup giderim. Yapmaya hiçbir insanın gücünün yetmeyeceği şeyi söyle; onu yerine getiririm, kendimi öldürürüm. Öldürürüm, öldürürüm! Kendimi senin için öldürmek de, kutsal haç adına yemin ederim, bana öyle tatlı gelir ki... fakat bunu anlatmak imkansız! Üç çiftliğim var, babamın at sürüsünün yarısı benim, annemin babama getirdiklerinin hepsi benim, hatta annemin babamdan sakladıkları bile hep benim. Bende olan silahlar gibisi şimdi bizim Kazakların arasında yok; kılıcımın yalnızca kabzasına en iyisinden bir at sürüsü ve üç bin koyun veriyorlar. Bütün bunların hepsinden vazgeçerim, hepsini bırakırım, terk ederim, yakalarım, ateşe veririm, senin ağzından çıkacak tek bir söz için, hatta ince kara kaşını bir kıpırdatışın için bile bunların hepsini yaparım!" (Nasıl, eridimi sizinde içinizin yağları?:)

6 Mayıs 2020 Çarşamba

yağlı boya maceram devam ediyore . .




Selam efendim hiç ara vermeden ikinci tuval üzerinde çalışmamı huzurlarınıza sunuyorum. Resmi yaparken aşağıdaki kitaptan az biraz esinlenmiş olabilirim =))



Henüz kurumadı ve verniklemedim. Zaten sıradaki kitabım doopler idi derinlemesine dalmış gibi hissediyorum daha okumadan kitabı... :)

Adaçayımdan bir yudum aldıktan sonra Barber açtım iTunes’dan. Siz de dinleyin: Hesitation Tango

Bu arada kitap için ayrı bir post gireceğim umarım, 

4 Mayıs 2020 Pazartesi

Gideriken 1 Yaşında !





Ey ahali, yılım doldu burda beya! İyi ki buradayım, sizlerleyim... Blog açarken bu kadar etkileşim alacağımı düşünmemiştim aslında... Elbette buna en büyük sebep sevgili deeptone oldu. Çok teşekkür ederim buradan bir kez daha sevgili deep. Ayrıca yorumları ile destek olan, sayfama bir göz atıp çıkan herkese sonsuz teşekkürler...
 Başlarken sizlere resme, sanata meraklı olduğumu aynı zamanda da hayran olduğumu ve amatör resim çalışmaları yaptığımı söylemiştim. Bugün tuval üzerinde ilk çalışmamı gerçekleştirdim. 
Ben yağlı boya ile çalışıyorum arkadaşlar, akrilik çalışanlar da var... Sanırım akrilik boyada renkler daha bir canlı oluyor; ilgilenenler, uğraşanlar var ise ve beni bilgilendirir ise çok mutlu olacağım... Eee nasıl buldunuz tablomu? =))

elbette bugüne özel bir kutlama şarkısı geliyore!
bu ara en en çok dinlediğim şarkı: Faust: Dance Antique

Yeni Yıl

   bir koca yıl daha bitti, inanılır gibi değil... ben n'apıyorum, yürüyüşe çıkıyorum bol bol, kitap okumaya çalışıyorum, bolca müzik ve...