31 Temmuz 2019 Çarşamba

Sultan - ı Yegah





Ayvacık - Samsun






Selam; hâlâ Samsun’dayım yarın Sinop’a geçeceğim bugünü saklı cennet denilen Ayvacık’a ayırdık mutlaka görün bu küçük ama şirin yeri zira biz hayran kaldık...

30 Temmuz 2019 Salı

Samsun

selam Samsun devam, sabah Atakum’da kahvaltı ile başladı bugün.


Vee denize girdim nihayet:)




Samsun Kent Müzesinde akşama yakın vakit geçirdik arkadaşımla yalnız sahilde fazla oyalandığımız için Bandırma’ya gidemedik...



Hayvanat Bahçesindeki Aslanı görmek ister misiniz? Günü yine sahilde kapattık...




29 Temmuz 2019 Pazartesi

Gönül



....

Dünya sana kalır sanma
Geleceği dünden sorma
Her gün gördüğün rüyayı 
Aldanıpta hayra yorma gönül

Hepimiz bir misafirimiz
Zaman geçince göçeriz
Ecel acı can alırken
Her şeyimizden geçeriz gönül
Gönül gönül gönül

Uslan artık deli gönül
Bak gelip geçiyor ömür

....


Vezirköprü-Şahinkaya Kanyonu

Selam ne alemdesiniz ey ahalii:) Samsun’da Kanyona geldim ben lafı uzatmaya gerek yok aşağıda resimler...




Karadeniz’i gün gün yazmayı düşünüyorum blogda yalnız az sözcük bol resim olacak...

26 Temmuz 2019 Cuma

2019 - Yaz

Merhabaaağğğ az kaldı Samsun yolcusuyum pazara... Bugün alışveriş neyim yaptım her şey ateş pahası olmuş anacım... Yine kitap almadan duramadı... İndirimdeydi aşağıdakiler dayanamadım.


Şiir okumayı yazın özellikle seviyorum yaşanmışlıklardan ötürü. Bitti bu kadar ama yaz bitmesin...
E ben buraya şarkı atmayı unutmuşum...


AYRILIĞIN SAVUNMASI - AHMET GÜNTAN



Elimde değil ayırıyorum.
Var ama bir bildiğim.
185 şairi buyruğunda
koruyan bak odur
İstanbul’u ayıran, 1453.
İnsanları dörde ayırdım,
yeniler, kapı önündekiler,
içeridekiler, sonra eskirler.
Tahranlı ikizleri ayıramadım.
Onlar için ayrılık Allah yanıdır.
Mevlânâ’yı insan sıfatlarından
ayırdım. Şair Haşim’i ayıramadım.
Vicdan yaşamsaldır, kavuşmanın
da. Tutarlı düşünceyi ayırdım,
hasret çekti. Oy.
Oy ağacı kargadan ayıramadım,
hayret. Şairi kestim ayırıverdim,
şu ayrılık korkusuna bakın siz.
Şiir Adam, ta neandertallerin
iyi savunucusu, tarih onda
ayrılık korkusu.
Kalp ile inzivaya çekilenlerin
çoğu, mühendis bunlar,
Türkle Kürdü ayıramadım.
İnziva, ayıran şeylerden
sıyrılmaktı.
Tarhanam bak topak topak.
Yahya Kemal’in mezarında
Haşim’in ruhu için dua eden
ayrılıkçı.
Mal sahibi mülk sahibi
son ettirgen son sahibi. Hayret.
Ben böyle ayırmadım.
Ayrılık ayırdı beni. Asker
ocağında, çarşı izninde.
Ayrılık ayırdı da beni.
Bilmem.
Daha çok bir kimya olayı ayrılık
çok tuhaf, ablam kimya temeldir
der.
Öte yandan evcil köpek hayret
yavaş yavaş kalmaya alışır
kısa ayrılık ile başlanır sahibi
ayrılık sürelerini uzatılır.
Hâkim bey bakın ne
diyeceğim bana 3 tarih ver
dedim Yalta Malta Romanya
dedi Yalta 1945 Malta 1989
Romanya 1989 oy.

21 Temmuz 2019 Pazar

DOLCE VİTA / LÂLE MÜLDÜR

dilsiz kristal kadehte oluşan
esrarengiz tınıdan
tanıyorum seni

cebindeki silahı
Sirius’dan gelen
bir ışıkla değiştiriyorsun

Amore
ölü yıldızların gölgeleri gözlerinde
kapatıyorsun onları
kara gözlüklerle

fırtınalı kimlikler yaşıyor yalnız
yerin altını ve üstünü
ve bize olanlar ilgilendirmiyor başkasını

“hiçbir insanın bir odası yok mu
kalıcı bir taştan yapılmış
gerçek bir ülkesi, bir insanı yok mu”

Amore
gözlerimi sana çevirdiğim zaman
bir buğu sarıyor onları
görmüyormuş gibi yapıyorsun ama
imkansızlıklar yaratıyor aşkları

ve şimdi artık... ardında...
yalnızca bir gölge... Dolce Vita...

denizlerin önünden giden Dolce Vita
güvertesinde beyaz giysilerin
dans ettiği bir gemi
benden çok uzaklara
götürmek istiyor seni

1985/1986
Salut, c'est encore moi!

Salut, comment tu vas?
Le temps m'a paru très long
Loin de la maison j'ai pensé à toi
J'ai un peu trop navigué

Et je me sens fatigué
Fais-moi un bon café
J'ai une histoire à te raconter
Il était une fois quelqu'un

Quelqu'un que tu connais bien
Il est parti très loin
Il s'est perdu, il est revenu
Salut, c'est encore moi!

Salut, comment tu vas?
Le temps m'a paru très long
Loin de la maison j'ai pensé à toi
Tu sais, j'ai beaucoup changé

Je m'étais fait des idées
Sur toi, sur moi, sur nous
Des idées folles, mais j'étais fou
Tu n'as plus rien à me dire

Je ne suis qu'un souvenir
Peut-être pas trop mauvais
Jamais plus je ne te dirai
Salut, c'est encore moi!

Salut, comment tu vas?
Le temps m'a paru très long
Loin de la maison j'ai pensé à toi

18 Temmuz 2019 Perşembe

Biraz Sanat Biraz da Başkaları




Temmuz ayı bol bol şarkı paylaşacağım ben belli oldu (: Ne yalan söyleyeyim Sanat Müziği dinlemem fazla; Zeki Müren, Bülent Ersoy, Münir Nurettin dinlemeyi severim arada... Dün çok hoş bir parçayla karşılaştık, buluştuk... Sizin de yorumlarınızı merak ediyorum; hele sözler bitirdi beni...


Bir de bunları diniyorum bu aralar...


Neler var heybede


Bayıldıklarımdan... Léte Indien; efenim bu şarkının tüm coverlarını dinledim nerede ise...

Yeni diziye başladım; Twin Peaks; D. Lynch abimizin...

Çok sevdiğim bir arkadaşımın dillendirmesi ile tatliş bir filme başladım; L’ Atalante 

Bir film daha; Anna Karenina (1967)

Yazın uzun uzun inceleme yapmayı pek sevmiyorum...


 

17 Temmuz 2019 Çarşamba

duygu durumu karışık



Her duyduğumda başımdan aşağı soğuk sular dökülmüş gibi olurum; şimdi olduğu gibi sevgili okur...



Akşam gelen edit; iki sevdiğim parça da dursun burada...



Kitaba yeni başladım...


14 Temmuz 2019 Pazar

Vol bilmem kaç :D

Helooo; bugün Sevgili Sakura’nın aklına uyup İstanbul Modern’e gittim; ne de iyi etmişim, tekrar teşekkür ederim 😊




 VE Ara Güler ...


Pera Müzesinden;
(Burada Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi tablosu + hayatı vs. görebilirsiniz; ben bu tabloyu büyülü bulduğumdan atmayacağım resim...)

Pera’da Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın koleksiyon alanlarından ‘Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri’’ni çok beğendim o kadar beğendim ki foto çekmeyi unuttum :P

11 Temmuz 2019 Perşembe

Müzeler ve fatoş ve güzel İstanbul

Selam, biraz müzelerden bahsedeyim. İlk olarak Orhan Kemal Müzesi, Cihangir taraflarında. İtiraf edeyim yürürken sokaklarda köpeği olmayan tek bendim sanırım:D İkişer üçer gezdiriyordu semt sakinleri çok tatliş köpeciklerini. Müze harika ayrıca girişinde Orhan Kemal kitaplarını satın alabiliyorsunuz; ben İngilizcemi geliştirmek için Cemile kitabını (İngilizce baskısı) aldım, Fransızca baskıları da bulunuyor bu arada kitapların.


İkinci olarak Masumiyet Müzesi... Tek kelime ile muhteşem, Pamuk zekası... Çukurcuma’da, eskileri yaşatması bir yana ilk girişteki o bilmem kaç tane sigara izmariti... Mutlaka görmelisiniz kitabı okumasanız dahi.


Bunların dışında bir müze gezdim ki Beşiktaş’da Aman Allahım o ne şahane, olağanüstü idi... Milli Saraylar Resim Müzesi, hem yerli hem yabancı ressamların nadide İstanbul tabloları, Padişah portreleri hele bir Sultan Abdülaziz portresi vardı ki, tüylerim ürperdi... O kadar uzun süre kaldım ki müzede bıraksalar yatardım herhalde:D Sizlere resim atamayacağım, yasaktı çünkü fotoğraf çekmek... Ama şuraya nette bulduğum resmi koyuyorum amaç yad etmek.


Ve son olarak; İstanbul Arkeoloji Müzeleri, yenilenmişti, Topkapı Sarayı’nın oralarda. Fikir olsun diye bırakıyorum birkaç resim; kalın sağlıcakla... Bu arada sevgili İstanbullular ve İstanbullu hissedenler az fikir verin da, var mı kaçırdığım bir yer?



9 Temmuz 2019 Salı

İstanbul Vol2


Merhaba, yukarıdaki resim Anadolukavağı, İETT uzun boğaz turundan... Herhalde tek Türk bendim vapurda :D Sabah böreğimi yerken (10:35’te Eminönü’nden) baktım sarışın masmavi gözlü bir abi bana ´bon appétit’ diyor; dedim canı çekti herhalde :’) Uzattım ama almadı... Bu da böyle bir anımdır.
Kanlıca’dan geçerken bol bol yoğurt yükleniyor vapura bu arada.


Yukarıdaki resmi ise Kuzguncuk, Nail Kitabevi camından çektim. Mutlaka uğrayın, oturup kitabınızı okuyacağınız ayrıca birçok kitabı bulabileceğiniz (özellikle sanat alanında) tatliş bir yer, ben aşağıdaki iki kitabı aldım.



Gelelim beni en çok etkileyen yerlerden birine; Beylerbeyi Sarayı... Burası 2. Abdülhamit’in ölünceye kadar kaldığı sürgün yeri imiş. İçeride fotoğraf çekilmesi yasak ama ben özellikle saray duvarlarındaki eski İstanbul tablolarına, bakir, yeşil İstanbul’a bayıldım. Gerek manzarası gerek saray bahçesi gerçekten huzur verici...


7 Temmuz 2019 Pazar

Gezmelerden


Herkese selam, bir süredir İstanbul’dayım, tatil boyunca Marmara ve Karadeniz bölgesinde takılacağız:D İlk gezi postumu yapayım dedim...

Ayasofya 
(bayıldım)


Pierre Loti Tepesi


Büyükada ve Aya Yorgi
Bu arada bu tepeye çıkıp indiğinizde en az 5 kilo hafifliyorsunuz, benden söylemesi. 




1 Temmuz 2019 Pazartesi

MAVİ KADİFE - BLUE VELVET (1986)


YÖNETMEN : DAVİD LYNCH

Lynch sinemasının yeri ayrıdır çarpılmışa dönersiniz... Öncelikle filmin adı neden mavi kadife sorusunu yanıtlayalım, şarkısı var orada geçiyor eyvallah da aslında biraz konforu çağrıştırdı efenim bana... Yani ben ‘insan’ olduğunu, onu temsil ettiğini düşünüyorum kadife için. Tenimiz gibi yumuşak, parlak ve mavi diyeceksiniz değil mi neden mavi? Çünkü özgürlük temsil edilmiş, ya da gökyüzü kadar sonsuz bir cisimleştirme belki sonlandırılmıştır...

Velhasıl konuya gelelim; Jeffrey (ana karakter) babasının kalp krizi geçirmesi sonrası bahçelerinde kesik bir kulak bulur, ya alemsin Lynch amca... Şaşırmayı geçtikten sonra (e uyanmak lazım değil mi uykudan) ‘Lynch karanlık dünyası’ na adım atmış bulunduk efendim merak duygusuyla hadi hayırlısı...

Dedektife başvurur Jeffrey orada dedektifin kızı Sandy ile tanışır ve adı daha öncede bir vakada geçen şarkıcı Dorothy’nin peşine takılır ikili. Burada Sandy neden başını belaya sokacaktır; ‘aşk’ efendim (: Hem de sevgilisi olmasına rağmen, korka korka süren bir aşk bu...

Of sıra Frank’e geldi nihayet; adam kaçık resmen kaçık. Şuh kadın Dorothy’nin oğlunu kaçırıp işkence ediyor güzelim kadıncağıza, bu Frank’i fazla anlatmak istemiyorum sizlere zorlanıyorum, ibretlik...

Evet bu filmde ‘tutku’ var bolca, kim kime dum duma belli değil ama (: Gerçekten etkileyici, izleyiciye duyguyu geçirebilen nadir filmlerden, tavsiye ederim...

Şarkı için böyle alayım;
Blue Velvet

geziyoruz tozuyoruz

 bayram'da kısa da olsa mahşeri  istanbul kalabalığına karıştım.. lale mevsiminde gitmeyi çok istiyordum, emirgan korusunda idim bayramı...